Komşu; ev, işyeri, arazi, köy, şehir ve ülke bakımından birbirine yakın olan kişilerin ve ailelerin her birine verilen addır.
İnsan sosyal bir varlıktır. Sosyal hayatta aileden sonra en yakınımızda komşularımız vardır. Başımıza gelen müspet ya da menfi her olayda komşularla iyi ilişkiler kurmak zorunluluğu söz konusudur.
Komşu kavramı hakkında İslam âlimleri farklı yorumlar yapmışlardır. Mesela, Hz. Ali (r.a) çevrede “sesimizi işiten herkesin” komşu olduğu görüşündedir. Hz. Aişe (r.a) da her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir.
Ayrıca, komşu tabiri, hiçbir ayırım yapılmadan, Müslüman kâfir, âbid fâsık, dost düşman, yerli yabancı, iyi kötü, yakın uzak bütün komşuları içine alır.
Yeni bir ev alırken veya kiralık bir eve taşınılacaksa, mümkün mertebe kimlerle komşu olunacağını araştırmak gerekir. Zira Salih bir komşu ganimettir. Onun feyzinden yakın çevreside istifade eder.
Peygamber Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ev almadan önce iyi komşu bulun, yola çıkmadan önce dürüst bir yol arkadaşı bulun.”
Başka bir hadislerinde ise efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah, bir Salih Müslüman sebebiyle yüz kişiden belayı kaldırır.”
İslamiyet komşu hakkına, komşularla iyi geçinmeye çok büyük önem vermiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen arkasından anne babaya iyi davranmak ve komşuya iyilik yapmak emredilmektedir.
Nitekim Nisa suresinde Yüce Allah, “Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetimlere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşlarına, garip ve yolculara, ellerinizin altındakilere (köle, cariye, hizmetçi ve işçilere) de güzel muamele edin. Allah, kendini beğenen ve övünüp duranları sevmez.” buyurur.
Hz. İbni Ömer'in (r.a.) rivayetine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) komşu hakkının ehemmiyeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Cebrail (a.s.) bana komşuyu tavsiyede o kadar ileri gitti ki, yakında onu (komşuyu) komşusuna varis yapacak zannettim."
Başka hadislerinde ise Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin"
"Allah katında dostların en iyisi arkadaşına, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrananıdır"
İslam dininde her şeyin bir adabı olduğu gibi komşu ilişkilerinin de bir adabı vardır.
Hz. Peygamber (s.a.v) komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabiye şöyle cevap vermiştir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya senin ne pişirdiğini bilmesin ya da pişirdiğinden ona da ver.”
Komşularımızla karşılaştığımız zaman içten ve samimi olarak selamlaşmak, fazla uzatmadan hâl hatır sormak, güler yüzlü, tatlı dilli olmak gerekir.
Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v), Müminin mümin kardeşine tebessümü, güler yüzlü davranışı sadaka vermek hükmünde olduğunu buyurmuştur.
Üzüntü ve sevinçli anlarında komşularımızla birlikte olmak, komşuluk haklarındandır.
Zira Üzüntüler paylaşıldıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça çoğalır. Dolayısıyla komşularımızın kederlerini ve sevinçlerini paylaşmalıyız.
Komşuların; sevinç ve kederde ortak olmaları bir mutluluk vesilesidir. Böylece aramızda Muhabbet, birlik ve beraberliğin artmasına vesile olur.
Hastalık gibi musibetler, her insanın başına gelebilecek hadiselerdendir. Komşunun Kendisi veya ailesinden birisi hastalandığı zaman ziyaret edilmesi, Hz. Peygamber Efendimizin(s.a.v) teşvik ettiği amellerden birisidir.
Hatta bu ziyareti, müminin mümin üzerindeki beş hakkından bir hak olarak saymıştır. Dolayısıyla Müslümanlar, hasta olan dostlarını ve komşularını uygun zamanlarda yanlarına giderek ziyaret ederler ve onlara şifa dileklerinde bulunur ve dua ederler. Bu da Müslümanlar arasında sevgi ve dayanışmanın artmasına vesile olur.
Dinimiz hasta ziyareti konusunda Müslim, gayrimüslim ayırımı yapmaz. Hasta kim olursa olsun ziyaret etmeyi emreder.
Hz.Peygamber (sav) bir hadislerinde: “Ashabım; hastaları ziyaret ediniz, açları doyurunuz, esaretinizdeki köleleri salıveriniz.” buyurmuştur.
Komşularımıza, Ölüm ve benzeri bir musibet anında taziyede bulunmak ve onları teselli etmek, sabır dileyerek üzüntülerini paylaşmak gerekir.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Musibete uğrayan kardeşini ziyaret edip taziye eden kimseye Allah, kıyamet gününde ikram elbisesini giydirir.”
Komşularımıza ikramda bulunmak da ahlâkî görevlerimizdendir. Zira mü’minin şe’ni Kerim(ikram eden) olmaktır. Senin ikramınla sana musahhar olur.
Resûlullah (s.a.s): "Allah'a ve âhiret gününe iman eden komşusuna ikramda bulunsun" demiştir.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Ya Ebâ Zerr! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çoğalt ve komşularını da unutma!" tavsiyesinde bulunmuştur.
Amr b. Şuayb, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Eğer bir meyve satın alırsan, (sokakta gördüğün) çocuğa (ondan) hediye olarak ver. Şayet bunu yapmazsan gizlice onu eve götür. Çocuğun onu eline alarak komşu çocuğunu öfkelendirmek için dışarı çıkmasın!"
Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi yardımda bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara, geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak, Müslümanın Müslüman üzerindeki görevlerindendir.
Kimsesiz ve yaşlı komşularımızın, işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da çok güzel bir davranıştır.
Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Komşusu aç iken tok olarak yatan kimse bizden değildir"
Komşuda olup bitenleri araştırmamak, ayıp ve kusurlarını ortaya çıkarmaya çalışmamak, bize karşı hatalı söz ve davranışlarda bulunmuşlarsa, onları anlayışla karşılayıp bağışlamak, kendilerine dünya ve âhiret işlerinde yol gösterici olmak da komşuluk görevleri arasındadır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, birbirinin kusurunu araştırmak ve başkasının gizli kalmış yanlarını ortaya çıkarmaya çalışmak yasaklanmıştır.
Komşuya en ufak bir eziyet ve sıkıntı vermekten çekinilmelidir. Gürültü yapmak, olur olmaz vakitlerde, halı, yolluk vs. çırpmak, komşuyu incitici söz söylemek, komşunun yardımına koşmamak gibi hâllerden şiddetle sakınılmalıdır.
Nitekim iyi insan olmanın şartlarından birisi de komşuya eziyet etmemektir. İyi insan olmanın bir ölçüsü de komşusunun o kimseden razı olması ve onu övmesidir.
Komşuyla iyi geçinmek, onlara maddi veya manevi hiçbir şekilde kötülük yapmamak, zarar vermemek gerekir. Maddi kötülük, komşunun evine, bahçesine, malına, mülküne tecavüz etmek; onları bozmak, yıkmak, kirletmek, zorla ele geçirmek, kendisini dövmek ve hırpalamaktır. Manevi kötülük, ırz ve namusuna tecavüz etmek, aile sırlarını çevreye yaymaktır.
Hz. Peygamber (s.a.v) “Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.” buyurarak, Müslümanlara komşu hakkının önemini belirtmiştir.
Başka bir hadislerinde iseAllah Resulü(s.a.v), “Komşusu, kötülüklerinden emin olamayan kişi iman etmiş olmaz.” buyurmaktadır.
Hz. Enes (r.a) rivayetine göre Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: "Komşusuna eza eden Bana eza etmiş ve Bana eza eden de Allah'a eza etmiş olur. Kim komşusu ile kavga ederse, benimle kavga etmiş olur. Benimle kavga eden de Allah'la kavga etmiş olur."
Komşumuzun düğün, sünnet ve mevlit gibi münasebetlerle yaptığı davetlerini geri çevirmemeliyiz. Meşru bir engelimiz yoksa davete mutlaka icabet etmeliyiz.
Davete icabet etmek sünnet olmakla birlikte, bir hadiste Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarından biri olarak zikredilmektedir.
Atalarımız “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” demişlerdir. Komşumuz bir haceti olduğunda veya maddi bir sıkıntıya düşüp borç istediğinde, imkânlarımız nisbetinde o ihtiyacını karşılamalıyız.
İsteklerini yerine getirmemiz mümkün değilse münasip bir dille izah etmeli, yardımcı olamadığımız için üzüntümüzü belirtmeliyiz.
Komşusunun elinde olanlara göz dikmemek ve sahip olduğu dünyevi mallarına bakıp haset etmemek gerekir.
Resulullah (s.a.v): “Birbirinize haset etmeyin, birbirinize buğz etmeyin ve birbirinizle alakayı kesmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz!” buyurmak suretiyle bizleri haset etmekten sakındırmaktadır. Dolayısıyla komşularımızda bulunan nimetlere ve güzelliklere göz dikip haset etmemeliyiz.
Müslümanın bir Müslüman kardeşiyle üç günden fazla küs, dargın durması helal değildir. Aradaki sebep ne olursa olsun Müslüman kimse komşusuyla üç günden fazla küs, dargın duramaz.
Nitekim Resulullah (s.a.v), “Bir Müslümana, kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir.” buyurmaktadır.
Komşularımız hakkında, Suizanda (kötü zan) bulunmamak gerekir.
Suizan, insanlar arasında düşmanlığın yaygınlaşmasına sebep olarak toplum fertleri arasında yardımlaşma ve dayanışma ruhunu ortadan kaldırır.
Bundan dolayı Yüce Allah, müminlere hüsnüzan beslemeyi emretmiş ve suizandan sakınmayı istemiştir. Çünkü hüsnüzan, insanlar arasında sevgi ve hoşgörünün yaygınlaşmasına ve bu vesileyle toplumda sosyal barışın sağlanmasına sebep olmaktadır.
Zaten insanî ilişkilerde esas olan hüsnü zandır. Kötülük yaptığı çok açık deliller ile belli olunca da o hususta hüküm ne ise o hükme göre hareket etmelidir.
Allah Resûlü (s.a.v), “Zandan kaçının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin içyüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın, birbirinizle rekabete girişmeyin, birbirinizi çekememezlik etmeyin, birbirinize karşı buğz etmeyin ve sırtınızı dönmeyin; ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz.” buyurmuş; tecessüsten, suizandan ve kardeşliği zedeleyecek her türlü bed davranıştan uzak durmamızı ikaz etmişlerdir.
Komşumuz evinden uzak bir yere gittiğinde onun evini, aile ve çocuklarını emanet olarak kabul edip kendi evimiz ve çoluk çocuğumuz gibi kollayıp gözetmeliyiz. Herhangi bir zarar gelmemesi için elimizden geleni yapmalıyız.
Müslümanlar olarak bizler, Peygamber Efendimizin (sav) tavsiyeleri ışığında güzel komşuluk münasebetleri tesis etmeliyiz. Komşularımızın eziyetlerine katlanmalı, onlara elimizle, dilimizle asla zarar vermemeli, her zaman onların yardımına koşmalıyız.
Komşulara yapacağımız herhangi bir yardım veya ikramda tercih söz konusu ise, hak evimize en yakın komşunundur.
Hz. Aişe(r.anha) şöyle buyuruyor: Bir gün “Ey Allah’ın Resulü iki komşum var, hangisine öncelikle hediyede bulunayım?” dedim. Resulullah(s.a.v), “sana kapı itibarıyla yakın olana ver” cevabını verdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder