Ezan okumanın çok büyük fazileti vardır. Zira Ezan okuyana, onu dinleyen her mahlûk, ahirette ona şefaatçi olur. Müezzinin sesini insan, cin ve sair her ne işitirse en uzağı bile Kıyamet günü onun lehinde şehadet eder.
Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: Resülullah (a.s.v) buyurdular ki: "İnsanlar, eğer ezan okumak ile namazın ilk safında yer almada ne gibi bir hayır ve bereket olduğunu bilseler, sonra da bunu elde etmek için kur'a çekmekten başka çare kalmasaydı, mutlaka kur'aya başvururlardı."
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. İkamete başlanınca yine uzaklaşır, ikamet bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer ve şunu hatırla, bunu düşün diye aklında daha önce hiç olmayan şeylerle vesvese verir. Öyle ki bu vesveseye kapılan kişi kaç rekât kıldığını bilemeyecek hale gelir.”
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah ve melekleri namazda birinci safa rahmet ederler. Müezzin, sesinin ulaştığı yere kadar mağfiret görür. Yaş ve kuru her ne sesini işitirse, onu tasdik eder. Ona, beraberinde namaz kılanların ecrinin bir misli verilir."
Ezan okunduğu zaman, Müezzin ile beraber Ezanı tekrar etmek ve Ezan bittikten sonra da ezan duasını okumak gerekir.
Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ezanı işittiğiniz zaman müezzinin söylediğini aynen (kelime kelime) tekrar edin. Sonra bana salât-u selâm okuyun. Zira kim bana salât-u selâm okursa Allah da ona on misliyle rahmet eder. Sonra benim için el-vesile’yi taleb edin. Zira o, cennete bir makamdır ki, mutlaka AlIah'ın kullarından birinin olacaktır. Ona sahip olacak kimsenin ben olmamı ümid ediyorum. Kim benim için Allah'tan el-Vesileyi talep ederse, şefaat kendisine vacip olur."
Hem Ezan ve hem de Kamet bittikten sonra ayrı ayrı, her iki durumda da, dinleyen ve okuyanın Efendimize(s.a.v) salâvat getirmesi ve sünnetin talimi veçhiyle aşağıda arzedilen Ezan Duasının okunması sünnettir.
“Allâhümme Rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmme, ve's-salâti'l-kâime, âti seyidine Muhammedeni'l-Vesîlete, ve'l-fadîlete, veb'ashu makâmen mahmüdeni'llezî va'adtehu, innake la tuhliful miad”
Mescitler Allahu Teâlâ'ya ibadet amacıyla yapıldığı için büyük bir şerefe sahiptir. Bu yüzden her mescite "Beytullah (Allah'ın evi)" denmiştir.
Camiye ibadet için giden mü'min, Allah'ın ziyaretçisi ve misafiri durumundadır. Ev sahibi, evine gelen misafirlerine ikramda bulunduğu gibi, camiye giden mü'minlere de Yüce Allah(c.c) büyük mükâfatlar verecektir. Bundan dolayıdır ki cami müdavini olmak ve Camilere gitmeyi alışkanlık yapmak büyük öneme haizdir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Evinde güzelce abdest alıp camiye giden kimse Allah'ın ziyaretçisidir. Ziyaret edene Allah ikramda bulunacaktır."
Hz. Ebu Hureyre (r.a) anlatıyor: Resulullah (a.s.v) buyurdular ki: "Müslüman bir kimse, namaz ve zikir için mescidi vatan edindiği (çokca gitmeyi alışkanlık haline getirdiği) zaman, Allah'ın onun bu halinden duyduğu sevinç, tıpkı gurbette adamı olan kimselerin onun yanlarına dönmesiyle kavuşmaktan duydukları sevinç gibidir."
Resulullah (a.s.v) bir defasında yanındakilere: "Allah'ın, kendisiyle hataları örtüp, sevapları artırdığı şeyi size göstereyim mi?" demişti. Ashab: "Evet söyleyin ey Allah'ın Resulü!" dediler. Bunun üzerine: "O şey, zahmetli durumlarda bile abdesti tam almak, mescidlere çok adım atmak, namazdan sonra müteakip namazı beklemek!" buyurdular.
Başka bir hadislerinde Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Dünyada garipler 4’tür. Zalimin göğsündeki (zihnindeki) emri tutulmayan Kur’an; Bir topluluk ortasında bulunup ta içinde namaz kılınmayan cami; Bir evde bulunup ta, kabından çıkarılıp okunmayan Kur’an; Kötü huylu insanlar arasında kalan iyi huylu kişi…”
Mescid(Cami) inşa etmenin çok büyük ehemmiyeti vardır. Kur'ân-ı Kerim'de bir ayette, mescitleri yapacak olanlarda dört ana vasfın arandığı görülmektedir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı gereği üzere kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayanlar imâr eder. İşte bunların doğru yolda olup başarıya ulaşacakları umulur."
Resûlullah (s.a.v) buyurdular ki: "Kim, Allah'ın rızasını talep ederek bir rnescid inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder."
Bir mescide sağ ayakla girilir, önce Resulullaha (s.a.v) salâtü selâmdan sonra, "Allahümme'ftah aleynâ ebvâbe rahmetike (Allahım, bizlere rahmet kapılarını aç)" diye dua edilir.
Çıkarken de önce sol ayağı dışarıya atarak,"Allahûmme'ftah aleynâ ebvâbe fadlike (Allahım, bize lütuf ve kereminin kapılarını aç)" diye duada bulunmalıdır.
Diğer yandan mescide ilk girişte, selâmlama anlamında Allah rızası için en az iki rekât nafile "Tahiyyet-ül mescit" namazı kılınması sünnet olup, mescitin manevî havasına intibakı sağlar.
Mescitlerde yüksek sesle konuşmak mekruhtur. Ancak vaiz, hatib ve öğrencilerine ders vermekte olan Üstad, sesini duyurmak için yükseltebilir.
Namaz kılanlara zarar vermemek şartıyla, Kur'ân-ı Kerîm okuyanların veya Allah'ı zikredenlerin seslerini yükseltmeleri caizdir.
Namaz için mescide gelenlerin, kendi durumuna göre en temiz ve en güzel giysilerini giyinmeleri, cemaatı nefret ettirecek soğan, sarımsak gibi şeyleri namaz öncesinde yemekten sakınması, cemaata ve mescide olan saygının gereğidir.
Kur'ân-ı Kerîm'de "Ev Ademoğulları! Her mescide gidişinizde, temiz ve güzel elbiselerinizi giyinin" buyurulmaktadır.
Hz. Cabir (r.a.) Resûlullah'ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sarımsak ve soğan yiyen kimse bizden uzak dursun yahut mescitlerimizden uzaklaşsın, evinde otursun."
Mescidleri temizlemek ve temiz tutmak gerekir.
Resulullah (a.s.v) buyurdular ki: "Kim mescidden insanlara rahatsızlık veren bir şeyi çıkarırsa, Allah Teala Hazretleri ona cennette bir ev yapar."
Namaz kılanın önünden geçmek caiz değildir. Ancak mescitte ön saflarda boş yer varken arka safa namaza duranın önünden geçip ileri safa gidilebilir.
Burada önünden geçilen kimse cami adabına uymayarak kendi saygınlığını kendisi yitirmiştir.
Büyük camilerde ayaklar ile secde yeri arasından; küçük camilerde ise ayaklar ile kıble duvarı arasından geçen günaha girer.
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde buyurdular ki; “Namaz kılanın önünden geçmenin günahını bilen, geçmeyip yüz yıl durmayı tercih eder.”
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm namaz kılarken, hırçın bir çocuk, namazını kat’edip geçtiğinden, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
Mescidler gayesi haricinde kullanılmamalıdır.
Hz. Büreyde (r.a) anlatıyor: Bir adam mescidde yitiğini ilan etti ve: "Kim kızıl deveyi gördü?" dedi. Bunu işiten Aleyhissalâtu vesselâm: "Bulamaz ol! Mescidler neye yarayacaksa onun için inşa edilmiştir, gayesinden başka maksadla kullanılamaz!" buyurdular.
Resulullah (a.s.v) buyurdular ki: “Mescidlerinizi, namaz maksadı olmaksızın çocuklardan, delilerinizden, alış-verişlerinizden, davalarınızın ikamesinden, sesinizi yükseltmekten, hadlerinizin icrasından, kılıçlarınızı kınlarından sıyırmaktan uzak tutun.”
Mescidler mütevazı olmalı.
Resulullah (a.s.v) buyurdular ki: "Ameli bozulan her kavim mescidlerini süslemeye yönelmişti.”
Bir kimsenin, kendi mahalle veya köyü mescidinde namaz kılması, diğer mescidler de namaz kılmasından daha faziletlidir, diğer mescidlerin cemaatı ister daha çok veya ister daha az olsun.
Yalnız bir mescidin imamı daha salih ve alim olursa, orada namaz kılmak daha faziletlidir. Bu konuda sadece Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi'de kendilerine has bir özellik ve üstünlük vardır. Bunlarda kılınan namazların sevabları kat kat ziyadedir.
Ezan ile Kaamet arasında yapılacak duların kabul olunacağını Efendimiz (s.a.v) müjdelemiştir.
Bundan dolayıdır ki ezan ile kaamet arasında dua edilmeli, dünyevi ve malayani konuşmalardan uzak durulmalıdır. Ezan ile Kamet arasında Ayet-el Kürsi okunması müstehabdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder